Doğanhisar Kasaba ve Köyleri

KOÇAŞ: Akşehir doğu kapısından ve kuzeyden(Gordion-Pessinus) tan gelen yollar Koçaş’a gelip oradan Belbaşı (Karaağa-Ketenlik),Şarki Karaağaç, bir kolda Belbaşı Kıreli’ye(o zaman Kışehri)diğer bir kol ULU YOL-ULUDERE-ALANDÜZÜ den bir kol Belbaşına, bir kol MANTARLIK-KEMER-AYASLAR-ÇİĞİL-DERBENT-KONYA (bu yol mantarlıkta köklü yol denilen taş döşeme imiş Tekkeli Ömer Ayhan kay.) Diğer kol ise Koçaş-Abdolu Köprüsü-Örenarası-Deve Yolu-Ilgın(tuz deve yolu)

KIZILIŞIK: Doğanhisar-Gavurharmanı-Kızılışık-Deveyoluna,Kızılışık Sağına Yendiğin-Deliköy-Geçit-Kempos-Yalburt-Sızma-Konya. Kızılışık solunu belirtmiştik Örenarası devamı. Bir kol da Kemer-Deştiğin-Hüyük’te Kral yoluna ulaşmakta.

ALANDÜZÜ ve DEŞTİĞİN Direk hat olarak belirtilecektir. Konaklama yerleri Türkler öncesinde Manastırlar(Kilise küç.)Kemer’de, Ayaslar’da, Çiğil’de, Derbent ve Yunus’larda. Akşehir hattı zaten belli.Deştiğin de kurulu zaviye. Daha sonra Osmanlı Selçuklu varlığı kullanmış. Anadolu da 16 ve17.yy.karışık ve huzursuzluklarında yeni yol güzergahları oluşturmuş. Derbentçi diye askeri birlikler kurarak karakol görevi yaptırmış. Bir müddet kurulan yerler işlemez olup dağılmış, oralara zoraki köyler ve iskanlar yapılıp tımarlar verilmiş. Bunlara örnek Kadınhanı, Ilgın ve en yakınımızda Argıthanı. Argıthanı hanYapı malzemeleri ve yazılı firizler incelenmeli Doğanhisar hk. bilgi verecektir.

Yukarıda yazılanlarla anlatmaya çalıştığımız Doğanhisar ile ilgili bir çok şeyi ortaya koyabilmek için, çevre il, ilçe ve köylerinin tarihsel durumlarını da araştımak gerekmekte.Dedik ya Osmanlı elinde tutmak için Kalemizi yıkmakla kalmamış yıkıntı malzemelerni dahi bu günün araçlarının taşıyamıyacağı uzaklıklara taşıtmış.Ayrıca Karaman oğulları nüfuz ve egemenlik alanlarını parçalayıp küçülterek ve bağıllıklarını değiştirerek daha kolay yönetme ve güçsüzleştirme yolunu seçmiştir. Örneğin:Konya-Beyşehir arasındaki Kızılören önemli bir geçit bölgesi olduğu nedeniyle çok uzak olmasına rağmen Akşehir yönetimine bağlanmış ve kontrol altında tutulmuş.Doğanhisar çevresi de aynı akıbettedir.Şu andaki köylerimizin 10 kadarı Akşehir ve Ilgın’a bağlıdır.Buna karşılık Argıthanı Doğanhisar’a bağlı bir nahiye olmuştur.17.yy.da ise işler tersinedir Argıthan’ın güçlendirilmesi için yapılan çalışmalar içinde Doğanhisar pazarı dahi nakledilmiştir.Abdülmecit devrinde Kaza yapılıp Beyşehri’ne bağlanmasına kadar devam etmiştir.Zorunlu iskan döneminde konar-göçer olarak mevsime uygun yaylakları kullanırken gelip geçtikleri yerleri ve yerleşikleri talan ettikleri için zorunlu iskana tabi tutulan Yörük-Türkmen cemaatlerinden Sultandağlarını ve yaylaklarını kullananların yerleştirildiklerinden başka, uzaklardanda Doğanhisar’ı isteyenler olmuş ve Istanbul’a (devlete)müracaat etmişler.

Örneğin Halep yöresinden Hacı Bahaddinli’ye bağlı ŞEYHLÜ oymağından Abdülhalim Bin Essyyid Hacı Hüseyin; Doğanhisar halkı ile beraber tekalifi örfiye vererek cemaatı içinden ihraç ve bu kasabada oturması için Doğanhisarı kadısına 1712 de hüküm gönderilmiş.

Tarsus ve İç El Sancaklarından Balıkesir ve Manisa yaylalarına çıkan Yörükler antik yolları kullanmışlar. Kasım 1722 (H.1135) tarihli bir Yörük defterinde Derici Yörükleri cemaatinin Gülnar’dan kalktığı Saruhan sancağında Çağa dağında kışladıkları,Akşehir sancağında Ketenlik dağında yayladıkları açıkça belirtilmiştir.Bir başka boy Kızılışık (Yeniceliler) Yörükleri Mut Kazasından kalkar Eşme Kazasında(Uşak) kışlar , Emirdağı’nda yaylaklar, Doğanhisar Davras dağında sakin olurlardı.Yörük ve Türkmenler Selçuklu ve Osmanlı dönemlarinde VİA SEBASTE (Kral yolu) yi çok az farklılıklarla kullanmaya devam etmişler. Bu yola Roma devrinde ULU YOL denmektedir. Bu Ulu Yol Kavşaklarına MİL taşları dikilerek belirtiler yapılmış ilçemizde Kuz mezarlığı önündeki DİKİLİ taşta denmekte olan bu taşlardan birisidir. Bu taşlardan biride Akşehir’den, Beyşehir’den ve Konya’dan gelen yolların kavşak noktası olan Kızılören yakınındaki YUNUSLAR dadır. Bu taşlardan bir diğeri ise bir kasabamıza ad vermekte yani DEŞTİĞİN’e, aslında bu ad sadece dikili taştan da gelmiyor aynı zamanda Deştiğin’in ilk sakinleri Orta-Asya Taşkent’in den gelen Türk’lerdir.Bu Türk’lerin ilk koydukları ad Taş-Tiğin(Taşkent Yiğitleri)dir.Bu cemaatler Sultan dağları ile Toroslar arasında bir çok yere ad olarak geldikleri yerin adını vermişler. Türkiye’de Türk, gelinen yer ve başlarındaki bey adları ile oluşan yer halkları katkısız Türk cemaatlarıdır. Zamanla Deştiğin’e Dostiğin, Daştığın, Aştığın gibi isim yakıştırmaları da yapılmış. Ancak gerçeği Taş Tiğin dir bu sonuca varmak için halkı ile akraba olan köy ve cemaatlere ulaşmak gerekiyor. Aslında isim değişikliğine bilerek veya zaman içinde bilmeden uğratılan yerlerin hepsi için diyebileceğim tek şey isim değiştirmeden çok araştıma yapılmasıdır.Köylerimizden ayrı ayrı bahsederken bukonuya daha çok değineceğim.Bu arada bir çok yolun kavşağında olan Koçaş’ta mil taşı hk. bilgi mahrumum.Ya herhangi bir vesile ile söküldü yada sonraki güzergah değişimi için götürüldü.Doğanhisar merkez ile yaşıt Kemer’den başlıyarak edinebildiklerimi aktarmaya başlıyorum.

KEMER: Köy eski Kemer denen yerde Doğanhisar’ın yazlağı ve av alanı olarak, bol sulu,temiz havalı,çok sık ve güzel ormanlara sahip bir yer olarak kurulmuş.Doğanhisar ile arasında bir Manastır yapılmış.O manastır hem çevresine dini hizmet vermiş, hem de Kral yoluna giden yolculara hizmet vermiş..Manastır çevresini imar ve güzelleştirmiş. Gül yetiştirerek gülyağı imal etmiş. Aynı zamanda eski Kemer’de oturan halkta bu manastırdan yararlanmış. Her yerde olduğu gibi tesadüf eseri ortaya çıkan eserler dışında basit eşyalarda bulanlar olmuştur. Daha sonra Yörük-Türkmen cemaatları yerleşince köy bugünkü yerine Kral yoluna giden yol üzerine taşınmıştır. Karaman Türkmenlerinden, ve diğer yörelerden gelen Yörük cemaatlarından ve Derbent’ten göçüp gelen önemli bir bölüm halktan oluşmakta. Konar-Göçerler her yönde geçerek çokça kullanmışlar.Çok çalışkan bir halkı var çocuğuna kitap almak için ekmek parasını dahi verirler. Ege’ye giderek 6 ay bir sene gelmeyip çalışırlardı.Ilgın-Kadınhanı ilçelerine kadar gidip ekişler yaparlar.Geçmişte küçük baş hayvan taşırken şimdilerde büyük baş hayvan taşıyıp Doğanhisar’ın yoğurt ihtiyacını karşılamaktalar. Eskiden Saray suyu oradan gelirmiş densede sadece saray semtine su gelmekte imiş. Sarayın başka su kaynağı olduğu kabul edilmekte.Komşu kasabalardan Ayaslar ve Konakkale ile akrabalık bağları vardır.Şehre göç yoğunlaşmış Ilgın yada Konya’da yerleşenler artmıştır.

DEŞTİĞİN: Daha önce bahsettiğimiz yol ve yerleşim dışında, Eşrefoğulları devrinde Seydişehir’de zaviye kuran SEYDİ HARUN’a bağlı zaviyelerden Şeyh Habip ve Şeyh Bedrettin Deştiğin’de zaviye kurmuşlar.Karamanlılar devrinde Karamanlı bölgesindeki en zengin zaviyelerin başında gelmekte özellikle Şeyh Habip Fakih zaviyesi.Buna Akşehir Özler,Doğanhisar Koçaş köyü vakıfları ile Ruus (Başköy) deki vakıf çiftlikleri bağlıdır.Deştiğin’in kendi öşürünün tümü Şeyh Habib’in zaviyesinin vakfı,örfiye ve salarisi de dahil.1584 öncesi tahrirlerde Derbent,Çiğil,Beğri köyleri Akşehir’e bağlı nedeni ise Akşehir’den Kızılören’e gelen yol .Daha sonra Kıbrıs alınınca dağ üstü köyler Beyşehir’e bağlanmış ancak Deştiğin için farklılık vardır.Ne Akşehir’e nede Doğanhisar’a bağlıdır. 1584 düzenlemesinde Ayaslar,Taştekin(Deştiğin) ve Beğri Kıreli’ne bağlanmıştır.1507 tarihli mufassal defterde Deştiğin’in Kınık’ta ziraat yaptığı kaydedilmiş.1584 te bölgede en çok koyun vergisini Deştiğin vermiş.(Koyun çokluğu o zaman için Boy-cemaat ile de ilişkili) Arazilerini bekliyen Deştivan=kır bekçileri bile var.Buradaki zaviyelerin esas görevlerinden biride yolculara yemek vermektir.Deştiğin’in 40 nefer derviş vergisi var,değirmen vergisi ise 45 akçedir.1507 de 76 hane 84 nefer,1524 de 75 hane 107 nefer,1584 de 138 hane ve Kıreli ‘ye bağlı.Camisi tavanı değiştirildiğinde geçmiş teknolojisini görme fırsatı bulmuştum.Ses akustiği için yapılmış olan sistem bugün için taktir edilecek bir şey,demekki Deştiğin Halkı Çok gelişmiş bir kültürden gelmiş bu da Taşkent’i işaret etmeyi güçlendirmekte.Çalışkan bir halkı var, tahsil yapanı çok,termiyemizi büyük şehirlere tanıtan onlar.Sultandağlarının zirvesinden olduklarından hep zirve başarıları vardır.

KONAKKALE: Antik çağlarda ne adla yer aldı bilinmemekle birlikte Ayaslar için söylenen adları taşıdığı varsayımı güçlü.Sultandağlarının kuzey-güney açılım koridoru. Tesadüfü çıkan eser ve bilinen yer adları geçmişteki varlığının güçlü bir konumda olduğunu güçlendirmekte.Türk cemaatlarının yerleşmesi ile Beğri diye bilinen adının Beğ Miri Bey mülkü olduğu zamanla Beğri şeklinde söylendiği, çevre köylere göçenlerin gittikleri yerlerin kaydına Beğdirili olarak geçtiği. Zaten Beğ Miri ile Beğ Dirliği yakın anlam taşımaktadır.Karamanlı ve Osmanlı devirlerinde GÖÇÜ nahiyesine, KIRELİ nahiyesine,kısa bir dönem de Akşehir’e bağlı kalmış.Toprakları Hacı Sipahi Hassa çiftliği ile birde vakıf çiftliği var bu çiftlikler Beyşehir ‘de oturan bey ve Şehzadelere bağlı. Hassa çiftliği tanımıda ondan. 1507 de 46/30 hane- nefer,1524 de 49/37 hane- nefer, 1584 de 57 hane. Ancak Karamanlılar devri son dönemlerinde Turgut oğullarından Esb i Keşan yani Atçeken cemaatları buralara gelip at yetiştirmişler hanedana çok iyi cins atlar yetştirerek vermişler.Turgutoğulları,Osmanlı-Karamanlı çatışmalarında Karamanlıları tuttukları için takibe alınmış Suriye’ye oradanda Mısır’a sürülmüşler. 250 yıl sonra affedilmişler ve Ege’ye gelip yerleşmişler. Halkı sevecen sanki bir ata evladı gibi, çalışkan samimidir.Kendi kenine yeterli olmaya çalışıyorlar.

AYASLAR: Ayaslar adını ayaz (soğuk) tan, At yetiştiriciliğinin geçmişte çok yaygın olduğundan almıştır gibi varsayımların yanında. Ayaslar aynı zamanda bir Yörük cemaatı adından almıştır ağırlığı var. Kasaba çevresinde Roma-Bizans devirlerini işaret eden basit eserler görülsede,Konakkale gibi Sultandağları kuzey-güney geçiş koridorundadır. Bu koridor aynı zamanda Sultandağları kuzeydoğu cephesinde yeralan ETİ şehirlerinin Göller bölgesi ETİ şehirleri ulaşımı içinde önemlidir.Kalıntıların Eti’lere kadar uzanabilirliğide var. Alafas, Dikmen, Manastır ve güney bölgesi kalıntıları gün ışığına çıkmayı beklemekte.Ayaslar Konakkale gibi çiftliklere sahip Süleyman Fakih Hassa çiftliği çok hizmet vermiş. Ayaslar Kıreli nahiyesine bağlı kalmış. 1507 de 35/25 hane-nefer,1524 de 29/24 hane-nefer, 1584 de 2 nefer, Fatih yazım heyeti Sadrettin Konevi mamuresi için gelir olarak tesbit ederken Ilgın evkafı arasında gösterilmiştir. 1571 de At çekenler cemaatı bura çiftliklerinde at yetiştirmişler, hava, su ve iklimi yanında yetişen ot cinsi çok elverişli imiş.

BAŞKÖY: Başköy Ruus adı ile vardır ancak yerleşim yeri değil tümden toprakları Hassa ve Vakıf çiftlikleri olarak hizmet vermektedir.Sadece çiftlik çalışanları vardır. Onlarda çiftlik içindedirler.İdare merkezleri de Ayaslar’dadır.Son zamanlarda çeşitli köy ve mezralardan az sayıda gelenler yanında Anadolu dışından da göç gelmiş. Ancak çiftlikler zamanında yakın çevrede Medrese kuran Ali(Ahi) Baba ve Daha sonralarıda Cafer Baba namıyle şeyhler ilim için bulunmuşlar. Ancak Babalar Ahi mi yoksa Babai mi kati kayıt yok. Sonradan yerleşmenin güçlüğü ile çevre uyumu (hoş karşılanmamışlar) Bu gün için sevilen sayılan kişiliklere sahip belki Doğanhisar Kasaba ve köyleri içinde merkeze en yakın duran insanlar Başköy’lülerdir. Çalışkan ve tutkunlardır. Köyü gezerken ilk bakışta göze çarpar bu meziyetleri,dışrıda da hemşehrilik ve dostlukları candandır.

YAZLICA: Var oluşunda Yandiğin=Yendiğin adıyla bilinen köy aslında Selçuklu döneminde Konya Merkez Karatay vakfiyesi köyleri 872/10 numarada kayıtlıdır. Karamanlılar döneminde Yörenin Banisi Turgutoğullarıdır. Turgutoğlu Pir Hüseyin Bey Ilgın ‘da yaptırdığı kuru çeşmeye Yendiğin köyünün 1/3 nü vakfetmiş.Yukarı Çiğil de mezarı bulunan ve Konya Merkez de adına vakıf kurulan Hoca Fakih Ahmet Sultan ile yakın ilişkisi olan Nasrettin Hoca’nın Hocası Kuzucu Sultan namı ile Ebu Seyyit İbrahim türbesi Yazlıca’nın varlığının daha değerli ve bir o kadarda eskilerde olduğuna işarettir.O devirde Sultan nam ile varolanlar Hacı Ahmet Yesevi menşeyli icazet geleneğine sahiptirler. Sanırım Nasrettin Hoca’ya söylediği’’ hep gülsünler’’Vecizi Yesevi Hikmet geleneği mantığı olmalı. Daha sonraları Argıthanı ve diğer yörelerden gelen ailelerle büyümüş. Cemaat şeklinde gelen yoktur.Aslında Yendiğin’de Kızılışık’tan Yenice altından Akpınar mevkiinden gelip Ilgın Geçit Köyü’nden geçip Mahmuthisar-Tekke ‘doğuya ve güney istikamete Kempos yolu ile Derbent-Konya ve Yunuslar’dan Karaman-Larende antik yolu, aynı zamanda Hıristiyan Hac yolu hattı bağlantısındadır.

YENİCE: Kızılışık-ışıklı-Bozulus Türkmenleri ve Aydın, Mut, Alanya Arasında konar göçer manav Yörük cemaatlarından önce adını koydukları Doğanhisar Kızılışık mevkiinde Kızılcaköy-Kızılköy’ü kurmuşlar, darlık ve susuzluktan bugünkü köyü yeni yerleşim yeri olarak yani Yenice’yi kurmuşlar. Doğanhisar Merkez ile en yakın akrabalığı olan köydür.Her ailedeYenice’den evlilik bağı ile akraba olmuş kişi vardır. Hep Doğanhisar’a bağlı kalmış.Yönetenlerin anlaşmazlığı dışında zorunlu işbirliği vardır. Daha yakın tarihe kadar geleneksel ata sporumuzu merkezle birlikte yaşatan köyümüzdür. Çıkan her boy güreşçiye rakip olmuş ve bulmuşlardır. Keşke o meşhur iddialılık devam etseydi de ata sporumuz da ölmese idi. Merkez iç içeliği esnaf ve sanatkarlıkta da görülür. Çok çalışkan, verimsiz araziyi verimli yapan, bağ ve bahçeleri,hayvancılığı geliştiren bir halkı varYenice camii yapı taşları incelenirse görülecektir ki bence o malzemeler başka yerlerden getirilmedir.bu günkü ana caddeden(Başköy yolu) altı geçmişte otlak ve mera, hatta göl yeri olduğu, zamanla suyunun boşalması ve kurak bir alan haline dönüştüğüdür.Şimdilerde bile su sıkıntısı çekilmektedir.

İLYASLAR: İlyaslu diye tarihi kayda girmiştir. Üçte ikisi Hatunsay’daki Turgutoğulları Hasan Bey oğlu Ömer Bey zaviyesine vakıf, bakisi salari ve rüsumu örfiye ile tımardır.Yani üçte biri tımar. 1423-1462 arasında. Daha sonra Osmanlı hakimiyetine geçmiş, Fatih Sultan Mehmet’te aynı vakıf ve tımar durumunu onaylamış. O tarihte 14 erkek nüfusa sahip, bir değirmeni var, kalan nüfus ise tımar çalışanı, zaten bugünkü köy ve çevresi mezradır.Konar göçerlerde otlaklarından faydalanmaktadır. Zorunlu iskan dahilinde yerleşim olmuştur. Daha sonraki yıllarda Serik-Manavgat ve orta Anadolu arasında gidip gelen Yörük cemaatleri yerleşime tabi olmuşlar, yayla bölgeside yerleşim yeri olmuş. Çok çalışkan bir halkı var ki ekmeğini taştan çıkarmaktalar. Köylerimize sebze ve meyvecilikte önder ve örnek oldular. Eskiden soğancı dediğimiz bu köy bölgenin çilek ve ceviz deposudur. Zorluklar içinde tahsil yapmış bir çok arkadaş var. İmkansızlıktan imkanlar yaratmışlardır. Konar-göçer zamanından beri geldikleri (Antalya) ile ilişkileri devam etmekte, tabir yerinde ise çift nüfus kağıdına sahipler.

UNCULAR ( SALINDA-SİLİNDE-SİLİNDİ): Bu adlar çağrışım yapmıştır sanırım Doğanhisar çevresinin tarihinin derinlerde olduğunu anlatmaya çalışırkan saymıştık bu isimleri. MASSALI-MU milletinin Asya’dan gelerek yerleşik olduklarını ve o yerlere adlarını verdiklerini. Denebilirki Roma-Bizans yada Frik ten gibi, elbette o devirleride yaşamış. Köy çevresi antik devir kalıntılarına sahip olduğu halde ortaya çıkarılmış hiçbir şey yok.Yani hiçbir çalışma yapılmamış. Bu köyümüzde üçte ikisi Turgutoğlu Ömer Bey zaviyesine vakıf, kalanı ise örfiye ve Rüsumu ile tımardır. İlyaslar’dan gelen su ile çalışan değirmenleride o zaviyeye bağlıdır,Ömer bey değirmeni diye kayıttadır. Demek oluyorki o devirlerde o bölgede üç-beş değirmene yeter su mevcut, o günlerden esinlenerek yeni adını almış. Turgut oğulları mahiyetinde Atçeken cemaatleri Akşehir’e, Yunak’a ve Ilgın çevresi ile birlikte bizim bölgeyede yerleşip işletmeci (vakıf ve tımar topraklarında) olmuşlar.Arazilerinin büyük bölümü kıraç olmasına rağmen ekip dikerek değerlendirmekteler. Aynı vakıf ve tımar durumu Osmanlılar döneminde de devam etmiş. Ancak tımar sahipleri değişmiş.

KOÇAŞ (KOÇAÇ): Bu köy tarihi oldukça eski. Batı-doğu, kuzey-güney geçiş kavşak noktası olan bir konumdadır. Sard’tan gelen Kral yolu Akşehir-Konya hattında buradan, kuzey den Gordion-Pessinus ile Sivrihisar-Çeltik ‘ten gelen yolların Tulukçu’dan direk Koçaş’a oradanda Karaağa-Ketenlik-Şarkikaraağaç’ta Kral yoluna varıp, doğu-batı hattında ve güneye Antalya’ya kadar ulaşan, ve bir diğer kol Koçaş’tan Doğanhisar yönüne hareket ile Abdolu köprüsünde ikiye ayrılarak bir kol Ulu yol-Ulu dere-Alandüzü’nde ikiye ayrılıp biri Belbaşı’nda Kral yolu ile,diğer bir kolu Mantarlık-Kemer-Deştiğin’den Kral yoluna ulaşan. Abdolu köprsünden Örenarası-Deve yolu-Ilgın, Örenarası-Kızılışık-Doğanhisar-Güllük-Kemer-Deştiğin ve devamı. Yine Doğanhisar-Ayaslar-Balkı-Çiğil-Derbent-Konya. Tüm bu hatlara Galat-Roma,Selçuklu-Karaman devirlerinde tam, Osmanlı devrinde ise yeni oluşan yol hatları ile işlerliği azalan sadece konar-göçerlerce kullanılmaya devam eden yollar kavşağındadır. Ayrıca Doğanhisar Ali çayının Argıthanın’dan sola dönüp Akşehir istikametine akıp Karağa (Adıyan) çayı ile birleşerek Akşehir gölüne döküldüğü dönemlerde Yukarı Sakarya havzasına açılan bir noktadadır. O nedenle Sakarya havzası dediğimizde Jeolojik değişim 3.devresinden önce ta bizim bölgemiz suyunun da boşaltım havzası olan havzadır. 1940 lı yıllarda bahis konusu havza ile birlikte Doğanhisar-Akşehir-Yunak(Eşme ovası) bölgesini inceleyen 4 Alman (Birinin adı Dr.Wenzel’di galiba) ile Prf.Tahsin Özgüç’ün yazdıkları ‘’Yukarı Sakarya Havzası ve Eşme Ovası’’adlı eser çok kıymetli bilgilere sahipti.Ne yazıkki elimden gaspettiler. O incelemelerde Akşehir çevresi ve Gölü ile ilgili öngörüler bu gün maalesef gerçekleşmiştir.işte O incelemeciler için bir önemli nokta idi.Koçaş Konar-Göçerler için Ankara-Eskişehir ile Alanya-Antalya hattı arasında YörükTürkmen cemaatları Koçaş ‘tan geçmekteler, tam bu noktada herkesin sahiplendiği YUNUS EMRE’mizin aşireti SARILAR oymağı bu yolu kullanarak Sivrihisar-Sarıköy çevresinde yaylamış ve o köyüde kurmuşlar.TABDUK EMRE dergahının arkasıda dağdır denmekte bir kaynakta.Acaba kuruluş tarihi belli olan Sarılar köyü doğma-büyüme hem Yunus’un, hemde Tabduk’un bir köyü olabilir mi? Zaten Sarılar köyüne göçmeden Tabduk vefat etmiş.Bu konuda Kasaba yönetiminin Anma günü yapması güzel ama daha detaylı bir çalışmaya gidilmeli örneğin Akdemisyenlerden oluşan bir gurupla panel olabilir. Koçaş sadece bunlardan ibaret değil elbette 1256 datürbe yapıldığı kaynaklarda yer alan Emir Yavtaş hk.da da araştıma yapılmalı.Geçmişte Kültürel farklılığına rağmen Akşehir’e hep bağlı kalmış.Koçaş o tarihte Beyşehir Vilayeti Bozkırına bağlı Aladana köyündeki Şeyh Halil zaviyesinin vakfıdır. 54 Erkek nüfusa sahiptir.Seydi Şehir’in kurucusu Seydi Haruna doğrudan bağlı bir zaviyedir Şeyh Halil zaviyesi.Osmanlı’da bu bağlılığı onaylamış sonradan Cumhuriyet dönemi yazılan Akşehir tarihinde Koçaş camisi kapısındaki kitabelerden Halil zade Yeğen Tura isminde bir zatın tamir ettği.Bu zatın Merkez Yeğin mahallesi de adını taşımakta olduğu belirtilmekte.Bu cami Yunus Emre camisi olmalı.Eğlek çeşmesinin kitabesinde adı olan Ahmet Reşit Efendi Osmanlının 1274 /1857 yılında Sarayda Dersiam hocasıdır.Daha sonra Beyazıt Rüştiyesi Muallimi olup 1280/1864 de vefat etmiş.Şair ve Alim bir zat. Sicil defterlerinde Akşehir’li olarak geçmesine rağmen Koçaş’a hizmeti Koçaş’lı olabileceği kanaatı doğurmakta. Çünki bu zatın görevde olduğu dönemde Padişah Abdülmecit’in hocası da Doğanhisar’lı H.Ömer Efendi’dir.Akrabaları Yeğin mahallesinde oturmakta,aile Reisi de Doğanhisar Kaza Müdürlüğü yapmakta. (Koçaş Camisini yenileyen Yeğen Tura için belirtim)Bütün bunlar da Koçaş’ın İstanbul yolu ulaşımına açık olduğunu kuvvetlendirmekte.

YAZIR: Bu köy halkını kutlarım aslını feslini seve seve ortaya koymuş,geçmişini geleceğe taşımakta. 24 Oğuz boyundan biri olan bu boy Anadolu’nun bir çok yerinde benzer veya aynı adla yaşamaktalar. Çok yakınında köyler olmasına rağmen kendi yerinde kendi varlığını devam ettirmekte. 1520 de 7 hane olarak yerleşik durumdalar. 415 ve 455 numaralı Osmanlı kayıt defterlerinde Akşehir’e bağlı ve 11 erkek nüfusu olduğu,daha sonraları Doğanhisar nahiyesine bağlanmış 53 erkek nüfusa ve 84 evi olduğu kaydedilmiş.

FURUNLU: Sultandağları doruk seviyelerine yakın, geçmiş te demir eritme fırınları bulunduğundan ad aldığı, İlçenin en yüksek tepesi saydığımız ve Davrasoğullrınca adı konan antik tepe Anadolu iç denizinde çalışan sal ve gemilerin bağlandığı demir halkası olan tepedir. Orta Toros’larda yaşayan tüm konar –göçerlerin adını bildiği ve andığı otlak ve yaylaktır. Şimdi köy statüsü kazanan (Davras-sevindik, orta mah, Ketenlik) bu köye bağlı idi. Arazi konusunda merkez ile çatışmaları sona erdirilerek anlaşma sağlanmış. Çocukluğumdan itibaren içlerinde sayılırım, orada arazisi olan biriydik ortakçılık yaptık. Ayrıca Doğanhisar’ın içme suyu,arazi suyu burada, her çiftçi ailesi Davras çayırlığına geçmişte hayvanlarını otlatmak için gider.30-40 gün orada yatar kalkardı.O civardaki ormanlardan yakacak temin ederdik.Öylesine çam ağaçları vardı ki saf deyimle minare gibiydi.Köy çevresinde adlarını severek söylediğim pınarlar vardı. Cennet, Abla, Bey pınarları gibi. Kısaca şu anki yerleşik olan halk konar-göçer iken zorunlu iskanla sakin oldular, çevrenin en yeni köyleridir. Alanya, Antalya, Silifke, Mut gibi şehirlerde yaşayan akrabaları ile ilişkileri devam etmekte. 1974 sonrası Kıbrıs’a da göç ettirilmişler. Bazıları dönmüş,bazıları kalmıştır. Şu ana kadar ifadelerden anlaşılacağı gibi hayvancılık ile geçinirler iken hayvan politikası ile zarar ettiklerini o nedenle başka uğraşlara yöneldiklerini belirtiyorlar.

TEKKE: Tekke adını buradaki zaviyeden almakta. Zaviye köy mezarlığı bitişiğinde diye belirtilen kaynaklara rağmen benim o köyde görev yaptığım zamanki edindiğim bilgiler köy karşısında Kılıcaslan sülalesinin tarlasında, hemen bitişiğinde de zaviye ile ilişkisi olanların mezarı vardı. Son zamanlarda o mezarlığın ortadan kaldırıldığı bilgisini edindim. Ancak zaviye yıkıldığı nedenle bir kitabe ortada yoktur. Bitişiğindeki mezar taşları 1232, 1316, 1330, 1342, tarihlidir ve Dediği Sultan akrabalarına aittir.Bu zaviyenin kurucusu olan zat DEDİĞİ SULTAN ‘dır. Bir kere bütün araştırma ve incelemecilerin ittifak ettiği tek konu Dediği’nin Türkistan’dan gelmiş olduğu ve Hoca Ahmet Yesevi soyundan (amcaoğlu) olduğudur. Diğer konularda itilaf vardır. O nedenle bende bu konunun itilaflı noktalarını ortaya koyarak yorumumu ifade edeceğim.

KARAAĞA: Zamanımızda büyük bir kasaba olan Karaağa’nın ne yazıkki derin bir tarihe sahip olmadığı gerçeği ile karşı karşıyayız. Nedendir bilmem bilenide duymadığım gibi araştıma yapanlar aynı fikirde. Akşehir tarihini yazan Konyalı’da isimden gayrı Kanuni dönemi il yazıcılarının herhangi birşey not etmediğini belirtiyor. Benim kanaatım bir diğer Kasabamız Başköy gibi bir tarihe sahip olduğu yönündedir. O benzerliğe göre Karaağa , Koçaş, Uncular, Ortaca veya Reis’ ten birinin tabisi olabilir. Sadece Karaağa’da Karaağa adlı zat ikamet etmiş olabilir. Tüzel kişiliği olmayıp toprakların ortakcısı gibi. Fatih dönemi ve öncesi durumu içeren İstanbul’da bulunan deri üzerine çizilmiş haritada (1530)tarihli ben göremedim. Gördüğünü söyleyen Müfettiş Ömer Koç ‘a inanarak isim olarak vardır dedim. Ancak şunuda belirtmek isterim yerleşenler bakımından düşünülür ise geldikleri Çankırı, Konarı, Bermende gibi, hele Çankırı bağlamı Kaarağa’nın geçmişte varlığını, bilindiğini değilse bilinmeyen yere nasıl gelinir, Çankırı tarihsel olarak Türklerin ilk yerleşkesidir ve sürekli oturulan bir alandır. Onun için diyorumki gelenler Karaağa’ya bilerek geldiler. Cafer Baba konumu araştırmaya ışık tutabilir. Ketenlik geçiş yoluna sınırdır.Cumhuriyet ile birlikte insanları hızla yeni rejime ayak uydurup bir çok okur yazarı var. Aynı hızla her alanda çalışmalar devam etmekte. Uzun zaman bağlısı olduğu Akşehir’in büyük bir köyü olmuş, tahsilli insanlarıda oraya hizmet etmiş. 1957 yılında Doğanhisar ilçe olunca ona bağlı bir köy olmuştur Karaağa.

Yukarı
  • Sosyal Medya